29 Eylül 2011 Perşembe

işte böyle her gün böyle.

oralar çok uzak buralara geel demek istiyorum 90ları anarak, hadi bekletme buralara geel demek istiyorum ayrı kaldığımız ve daha da devamı gelecek zamana ithafen,çok özledim buralara geel demek istiyorum sadece hissettiklerimi dile getirerek ama ama huzur,sükunet ve düzen üçlemesine karşı gücüm kalmıyor sanırım.
buralar tamamen koşturmaca,kalabalık ve artık okul bitmeli çığlıklarıyla dolup taşmakta.son sene,son sene hadi bitirin de gidin diye bağırıyor her şey sanki ama alışık olduğumuz bu şehir bize fazla halleri artık dokunmuyor tabi o ayrı bir durum:)

yistabulda durumlar tam sonbahar havasında yani biraz SIKINTI var ama buralar gitsin biz gitmeyiz diyerek kazığı çaktık mejburen.

27 Eylül 2011 Salı

"Do you have a boyfriend??"

 

Ağaçlar, evler, sonbahar, sarı sarı yapraklar (bakarken aklımı kaçıracağım diye korkuyorum), gerçek sarı Alman bebekleri (Umut sarıkaya karikatürlerinden fırlamışçasına), her renkten insan (biz hep rengarengarenk), kocamaaaan bir okul (Ç.Ü gibi içinden Balcalı otobüsü geçmiyor ama :D) organizasyon ve disiplin (cidden iyiler), hayallerimdeki üniversite binası... derkeeeen ve işte Erasmus. Belki bunlar işin beklenti kurulabilecek, hayallere sığacak kısmıydı; her Erasmus öğrencisinin başına gelebilecek şeyler (mızmızlanmıyorum, hepsi çok güzel :D). Ancak daha çok hayallerime sığdıramadığım kısım bana "mutluyum ötesi yok" dedirtiyor sanırım :) Özlediğim özgürlük, ihtiyacım olan sessizlik, sükunet (bu kelimenin yerine başkasını koyamicam :D), hep bir yerlerde var olduğunu bildiğim ama son yıllarda pek karşılaşmadığım zerafet, eğreti bir biçimde yaşadığım disiplin (burda hakkını verebilirim:D)... Şehir değiştirmenin kattığı o "algıların daima açık olması" hali ise bambaşka. Ağaca, kuşa, sokağa bakıp mutlu olmak, baktığını farketmek falan filan. (Bunu da eklemeden edemicem, ilk gün Nijeryalı yurt arkadaşımla çocukluğumun efsanelerinden Uche'yi konuşmak... bambaşka bir keyifti :D). İyiyim gerçekten :)
Taabii bir de işin Türkiye'yi aratmayan kısımları var. Top 3: bıyık, adım başı her köşeyi sarmış dönerciler ve "do you have a boyfriend"...
Evet, bu konudan kaçabildim ama saklanamadım(ki artık pek de kaçmak istemiyorum :D). Hafnerriegel 53 te de, Türkan Ömer Okan'da da aynı muhabbet. Hatta aynı tepkiler. "Özlemek zorunda kalmicaksın o zamaan, şanslısın" dan "Ciddi misin" e, üzülen bakışlara kadar aynı. Herneyse, "sarı da neymiş" diyip sözümü yutturan nicesine rastladım burda bir hafta içinde. Bekleyip görelim diyorum.(Bir şey göreceğimizden değil de, bekleyelim yine de bakalım :D).
Haa bu arada yurtta dolma yaptık (bildiğin biber dolması), erzak köşemiz var, temizlik alışkanlığımız şimdiden populer oldu ve taklit ediliyor. Eylemlerimiz sürecek...
m.

8 Eylül 2011 Perşembe

giden günlerim oldu.nealakaysa.

sana gitme demeyeceğim ama gitme lavinya veya gitme yoksa atlarım en yakın köprüden veya biir gidene kal demem asla tarzı göndermeler yapmak istiyorum ama gidiş başlıklı sohbetler hüznü barındırdığından gevşeyemiyorum,biliyorsun.

16 eylil gecesi (evet eylil) Sabiha Gökçen'de arkandan su dökeceğim(evet yapacağım,net) ve 'heyoo erasmus' çığlıklarına e10 da eşlik edeceğim ama ondan önce Mersin'de kızgın kumlardan soğuk sulara(soğuk su da neyse sanki yayla suyu.evet yanlış yazdım biliyorum serin sulara olacak) değil de, sigara izmaritli kumlardan sidikli sulara atlama zamanı.
h.

6 Eylül 2011 Salı

Geleneksel ayrılık anksiyetesi

3 senedir, her yıl eylülün 5'inden itibaren beni etkisi altına alan "gitme/gidememe/kalma/git-gel/gel-git/gitmeyi deli gibi isteme ama buralar gitsin deme vb." durumlarım bu sene şekil değiştirdi. Yıllandık tabi, duygu gayet tanıdık, bildik bir duygu ama bu durumda "burada tecrübe konuşuyooouurr" demek biraz zor. Gurbetin kategorisi değişince, tepkiler de değişiyormuş meğer.(Category killer nerdesiiiin??) 3 yılın bilindik, klişe heyecanı yerini belirsizliğin "ayh içim sıkılıyor" cümlelerine bıraktı diyebilirim (Kendime şaşırıyorum, güzel de oluyor aslında :D) Peki durum bu kadar "acıklı" mı ?? Tabi ki de değil :D Eşyalarla evden çıkarken artık yaşanmaktan laçkalaşan duygularımın, uçağa bindiğim anda canlanıp "heeeyooo Erasmuuuuuuuus" diyeceğini bile bile konuşuyorum işte. Ayrılık sürecini keşfetmenin derdindeyim belli ki :) (Tezcan effect :D).
16 eylül, Sabiha Gökçen Havaalanına sevgilerle...
m.

1 Eylül 2011 Perşembe

Powertürk izledim ben bugün...

Gençlik dizilerinin fırtınalı aşklarının hepsini ama hepsini anlatan bu şarkıdan resmen gıcık kapıyorum. Radyoda, televizyonda, facebookta, her nerde görürsem göreyim hemen değiştirmek istiyorum. Sıkça karşıma çıktığından kaçmak bazen mümkün olmuyor tabi. "En tutkulu (bence tutuklu) aşk bizimkisiydi, bu son yakıştı mı bizee", "Ne ayrılabildik ne barışabildik", "Şiddetli aşktan ayrıldık biz, köppek gibi seviyor aslında" temasıyla, üniversiteli (hatta liseli) kızların ifade edemedikleri duygularına ilaç gibi geldi (Galiba benim sorunum hedef kitle ile :D). Herneyse bir şarkının bir grubun bütüne hitap etmesi sakat bir durum bence.

Ayrıca da basbas bağıran kadın vokal; o kadar bağırınca aşkının şiddetinden başımız dönmüyor, belirtmek istedim.


Tamam eğlencelisin, sarışın mavi gözlü cimcimesin, hem aykırı hem mini mini sevimlisin bilmem nesin ama o nasıl bir "zaaağmaaanlaaa" demektir yaa, hiç mi uyarmadılar, "Bak Gökçe, iyisin hoşsun da ağzını yayma o kadar , olmuyor" demediler?. Bir de klip çekimlerine azcık kafa güzel gelmiş sanırım, sağa sola yalpalanış onu gösteriyor.




Valla sıla iyi ki varsın, sen olmasan üniversitenin "iyiyiz abi yaa, takılıyoruz kafamıza göree, aman da ne güzeliz ne süperiz aferin bizeeee" tayfası kendini nasıl ifade edecekti acaba?? Cuk oturuyorsun Sıla, cuk. (Kafa diye diye gittikleri yer de Adalar, ben de güneye falan inecekler sandım :D). Değmesin ellerimiiiiz ama sevişmeden de uyumayalım.



"Ahahahahhahah haydi kopallııııım" ekolünün bir temsilcisi daha. Evvett,  kıpır kıpır, sıcacık bir çalışma; Atiye ile "keandimisdeeen geçiyoruz".


m.